BEYİN Mİ BİLGİSAYAR MI?
BEYİN Mİ BİLGİSAYAR MI?Doç. Dr. Sefa Saygılı
Beyin, bedenimizin kumanda merkezidir. İşitme, görme, tad ve koku alma, dokunduğumuzu hissetme, hareket etme, kalbin çalışması, nefes alma gibi hayatî fonksiyonların tümünü beynimiz gerçekleştirir. Ayrıca hormonlar üreterek vücudun ihtiyaçlarına göre çok hassas düzenlemeler yapar ve biz bunlardan haberdar bile olmayız.
Beynimiz hiç bir zaman bütünüyle dinlenme içine girmez. Uykuda bile çalışmasını sürdürür. Zira uyurken de nefes alırız, kalbimiz atar, iç organlarımız çalışır, vücut ısımız düzenlenir, karaciğer 500 farklı görevini yapmayı aralıksız sürdürür, kanımız böbreklerden süzülür, idrar torbamız dolar, beynimize giden sinyal bizi sabah erkenden uyandırır. Kısacası, biz uyurken bile beynimiz hiç durmadan vücut makinemizin aksamaması için çalışır durur.
Ortalama ağırlığı 1400 gram olan ve ancak kafatasımızın içini dolduracak büyüklüğe sahip beynimizdeki sinir hücrelerinin (nöron) sayısı yaklaşık 100 milyardır. Hepsi ayrı birer görev üstlenen bu hücreler sayesinde, biz hareket eder, hisseder, işitir veya görürüz. 100 milyar nöron hayatımız boyunca üstlendikleri görevleri hiç aksatmadan eksiksiz olarak yerine getirirler.
Sinir hücreleri beyindeki temel ünitelerdir. Sinapslarıyla iç bağlantıyı oluşturan çerçeveyi ortaya çıkarırlar. Böylece bir sinir hücresi diğeriyle, o da yeniden öbürüyle bağlanmış olur. İnsan beynindeki bu bağlantıların sayısı sonsuza yaklaşır. Üstelik bu sayı, kâinatta bulunduğu varsayılan tüm atom sayısından daha çoktur. Bağlantıların uzunluğu ise 800 bin kilometreyi bulur.
Yapay zeka denilen bilgisayarlar, insanın geleceğini etkileyen fikirlerden ön sırada gelenidir. Bazı düşünürler zaman geçtikçe ‘insanların makinelere boyun eğmesine yol açacağına” inanmaktadır. Yapay zeka üzerine araştırma yapan bilim adamları ise ‘bu tür saçmalıkları’ hemen yalanlamaktadır. Bu konuda David S. Touretzky şöyle der: “İnsan beynine eşit makinelerin yapılabileceğini varsayarsak, insan beyninin bedeninin görevini anlamada benzersiz olduğunu da dikkate almamız gerekir.”
Evet, bilgisayarların becerileri geliştirilmektedir, ama bunların çoğu makinelerin hız ve hafızaya yükleme yetenekleriyle sınırlıdır. Bu “hızı yüksek aptallar” (bilgisayarları aşağılayıcı adlar çoktur) kaprislerimizin hizmetçisidir. Biz nasıl iki kere ikinin dört ettiğini ezberden söylüyorsak, bilgisayarlar da en karmaşık hesapları bu şekilde yaparlar.
Makinenin zekası başka bir problemdir. Bugünün hızlı “aptal”ları geleceğin çok hızlı “dahi”leri olabilirler mi? Yoksa insanlığın efendisi mi olacaklar? Makineyi savunanların ateşli taraftarı olan Donald Michie bile bu soruları şöyle cevaplamaktadır: “Bilgisayarlar öğretmen gibi, sekreter veya oyun arkadaşı gibi, araştırma asistanı gibi bize yardımcı olacaklardır. Ama efendi olmaları söz konusu değildir.”1
Bazı konularda bilgisayarlar insanlardan daha başarılı olabilirler. Çok miktarda veri çüzümleyebilir, uzun ve karmaşık hesaplamaları çok daha kısa sürelerde yapabilirler. Satrançta en iyi oyuncularla mücadele edebilir, hastalıkların teşhisinde doktorlara yardımcı olabilirler. Bu becerilere sahip olan insanları akıllı kabul ediyoruz. Ama bu bilgisayarların da akıllı olduğu anlamına gelmiyor. Aslında, bilgisayarın tek yaptığı, akıllı bir insanın hazırlayıp yüklediği programları çalıştırmak, yani bir dizi kuralı yerine getirmekten ibarettir.
Sözgelimi bilgisayara yüklenmiş satranç programı bir hamleden sonra neler olabileceğini giderek daha hızla düşünebilir, bir saniye içinde binlerce ihtimali hesaba katıp avantajlarıyla kıyaslayabilir ve insanı yenebilirse de burada oyunu kazanan zeka değil, tekniktir. Makineler yine yalnızca hızlı aptallar olmaya devam etmektedir.
Bilgisayarlar konusunda bilim adamlarının uzun yıllar süren büyük gayretlerine rağmen katedilen mesafe beyinle kıyaslandığında “hiçbir şey” denilecek kadar azdır. Dünyanın en hızlı bilgisayarı saniyede 10 9 (1 milyar) hızıyla işlem yapabilmekte iken beynin hızı 10 15’tir (1 katrilyon). Hafıza kapasitesi olarak ise beyin 1000 kat fazladır. Yani beyin, en süper bilgisayarın bin adedinin toplam kapasitesine eşittir.
Yine beyinde istenen bilgileri bulup yerinden çıkaran ve bize ulaştıran 100 milyar nöron bulunmaktadır. Bu noktada, beyni bilgisayarlarla kıyaslarsak; bilgisayarın hafızasına yüklediğimiz bir bilgiye tekrar ulaşabilmek için daha önceki uyarının tıpatıp aynısını yazmak gerekir. Meselâ bir dosyayı ararken ismini tam olarak yazmazsak, tek harf dahi farklı olsa, bilgisayar bize dosyayı bulamaz. Oysa, tanıdığımız bir insanı on yıl sonra gördüğümüzde, sakalı uzamış, saçları dökülmüş, kilosu artmış dahi olsa tanıyabiliriz. Yüzünü hep önden gördüğümüz bir insanı yandan da tanırız.
Beynin faaliyetleri her aşamada farklı iletici kimyasal işlemlerle olur. Müthiş bir esneklik ve çok yönlülük söz konusudur. Bu moleküler senfoninin, bir bilgisayarla kıyaslanması saçmadır. Bilgisayarlar beynin yaptığı işlerin bir kısmını yapabilir ama bu, ikisinin benzer bir şekilde çalıştıklarını veya benzer bir amaca hizmet ettiklerini göstermez.
Beyin cerrahisi dalında ABD’de “yüzyılın adamı” seçilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil; “beyin mi olağanüstü bilgisayarlar mı?” sorusuna şöyle bir cevap vermektedir:2
“Elbette beyin. Bilgisayarlar iki boyutludur. Yani binary çalışan bir sistemdir. Bizim beynimizse kaç dimensiyonlu, kaç boyutlu çalışıyor hayret edersiniz. Bir profesörden öğrendim, insan beyninin 11 boyutlu olduğunu söyledi. Bizler bu 11 boyutun 4 boyutunu bile kavrayamadık daha.”
Ayrıca bilim-kurgu filmlerinde olduğu gibi bilgisayarların kendilerini geliştirerek insanlığın başına dert olmaları ihtimal dışıdır, çünkü kendilerine program olarak verilen temel bilgileri geliştirmeleri, programın dışına çıkmaları, imkânsızdır. O bilgileri de insan beyni üretmiş olduğundan ve insan kendisinden daha mükemmel (veya karmaşık) bir sistemi üretemeyeceğinden, bilgisayarlar insanlardan daha basit yapıda olmak zorundadır.
Halbuki beyin programları önceden tesbit edilmiş ve değişmez değildir. İnsan beyninin kıstasları ve diğer yargıları değişebilmektedir. Her an değişen dış şartlara adapte olmaktadır.